Ayrıca: Dünya kafanın içinde çok uzağa gidemediğin zaman küçücük. Km.lerin duygusal çalkantılarla alıp veremediği çok şey var.
:tırsmadan dolanan insan:
...Doğanın karanlığında yıldızlar tepende seyri-i cümbüş ederken bir patikada hayal et kendini. Yol boyunca çam ağaçlarıyla set çekilmiş, dar ve düzensiz taşlarla örülmüş toprak bir patika. Kol kola vermiş ağaç dallarının muazzam pitoreski. Zifiri gecenin canlıları karanlıkta rahat ve en özgür anlarını yaşarken arada çıtırtı ve pıtırtılarıyla '' ben buradayım'' diyorlar. İştee doğada öyle bir gece. Ohh sükunet içinde adımlarımın beni yarı yolda bırakmayacağından emin ilerliyorum derinliğine doğru, yani yaşamın özüne doğru... O da ne! Karşıdan bir ışık süzmesi titreyerek bana yaklaşıyor. Yaklaşan tiz ışıkla beraber, birden fazla canlının bariton sesleri yükseliyor.. İnsanlar!...Sönük olan kafa fenerim elimde, sadece ayaklarımı aydınlatacak biçimde açıyorum. Çünkü insanların geceden gelen bir başka insan formundan ürkmelerini asla asla istemiyorum. Hayır... 3 kadın, 1 erkekten oluşan insanlar, birbirine sıkı sıkı tutunmuş halde mini adımlarla ilerliyorlar. Ben yanlarından süzülürken sesleri kesiliyor, birkaç sn.'lik o an, gecenin nimetini geri getiriyor adeta. Tırıs tırıs uzaklaşırlarken yanımdan ''belli ki sahile inen patikayı şaşırmışlar'' diyorum içinden. Tam doğru yolu tarif için hamlemi yapacakken, geceyi cart diye ikiye ayıran, zifirinin canlılarının keyfini bozan o bariton ses tekrar yükseliyor. ''Biz 4 kişi korkuyoruz, o nasıl tırsmadan dolanıyor laaan'' Ve o anda karar veriyorum. Hamlemi geri çekip, doğanın çıplaklığında biraz daha varlık göstermelerinin , tırsak ve gergin bedenlerine iyi geleceğini düşünüyorum. Ve fenerimi kapatıp, sessizce karanlığa karışıyorum..biraz edep az bi edep...ohhh doğa...
: vay başıma gelenler:
...inan amacım 'an' da kalmak, bir kayanın üzerine tüneyip zamanın önümden geçip gidişini seyretmek. O sevgili ağaca sarılıp, onu anladığımı hissettirmeye çalışmak. Peki nereden gele ki, nereden gene beni bula ki başımın belası gripti, bronşitti, farenjitti ya. Burada da mı peşimdesiniz yazın göbek deliğinde tabiat anının şefkatli kollarında. Daha Akdeniz'i kucaklayışımın ilk gününde bildiğin yatak döşek hastayım. Bir yatağım ve döşeğim de olmadığı için, tanımlanamayacak bir biçimde hastayım. Yanıma her türlü ilk yardım malzemesini alıp, bir kapsül soğuk algınlığı hapı almamış olmanın da tuhaf şaşkınlığı içimdeyim. Yanımdaki komik ilaçları birleştirip anlamlı parçalar elde etmeye çalıştım durdum. Doğada olup da bismillah hasta olduğum için de kendime gıcık oldum. Yanımda kahve var, yeşil çay var neden ıhlamur ada çayı yok diye daha da sinir oldum. ''Hassas mısın nesin, ne hasta oluyorsun şimdi'' diye de küstüm biraz kendime. İlk günüm parmaklarımı bile kıpırdatamadan bir gölgede yatarak geçti. İkinci gün yaşama amacı başladı. Ormana daldım kekik bulup kaynatmak ve taze ada çayı çıkar karşıma ümidiyle dolandım da dolandım. Bir yandan da aklıma Into the Wild' daki çocuk geliyor tabi. Zihnim yok canım konuyu kapat derken, ada çayından ümidi de keserken bir de ne göreyim, 1 dal tam olgun ada çayı önümde yerde boylu boyunca uzanıyor, parıl parıl parıldıyor. İnan yerde altın külçesi bulsam sevinemeyeceğim anlardan biri budur. Özenle taşıyıp ikiye kırdım bir parçası gece, bir parçası sabah için. Ve şükür dedim toprak ana ve şükran sana ada çayını benim için bulup getiren meçhul canlı. (ve tabi kekikte buldum). Doğada bize yetecek her şey var aslında. Sonuçta köklerimiz toprağın derinlerinde. Bunu hepimiz biliyor ama nedense unutmayı seçiyoruz. Medeniyet ismini verdiğimiz hepimizin hayatı, resmen köleliğin kendisi. Tatlı bir kölelik. Öyle ki seni zorla tutan kimse yok ama alışkanlığın süregelen köleliği var. İşte o var bu var şu var...
Ayrıca: Günlerden sonra iyileştim ve koku alamayan burnum beni ada çayı tarlasına kadar sürükledi ve işte dünyanın ada çayı karşımda uzanıyor.
:::kısasa kısasa:::
* Evimin ilk durağı keçi boynuzu ağacının altı. Ne düştünüz gece gece tepeme paat paat patt ya, ne acayip karabasanlara gark oldunuz.
* Aynı yarasa mı bilmem ama üç gece beş gece ne koşturduk ne oynadık seninle be.Unutmayasın beni:)
* İnanmayasın geliyor ama kediye benzeyen ördek var bu dünyada
* Ve sahibi nereye o oraya giden köpek misali Mösyö kedisi de var bu dünyada.
* Ev yerleşkemin yanından meraklı pek bi hayvan geçti. Mesela bir sabah kocaman bir kaplumbağa kapımda ters dönmüş cebelleşiyor. Onu çevirdim evime konuk ettim. Ama o tısladı, hıh dedi, kakişini yaptı ve gitti:/
En ilginci ise, sahille alakamın olmadığı bir noktada ziyaretime gelen kırmızı bir yengeçti. Gidişini düşüncelere dalarak izledim. Karada takılan yengeç mi var yav?
* Sivri sinek beni sokmuyor diye havalara giriyordum, ama onun dışında her şey sokuyormuş emin oldum. Arısından elma sineğine kadar ne varsa mayın tarlasına çevirdiniz beni.
* Gripken bütün ağustos böcekleri beynimin içinde baz baz bazladı. Beynimi patlattı psikolojimi bozdu.
* Horozlar arasındaki üstünlük savaşını, böğürerek ötüp finalde bayılan horoz kazandı. Yahu o ne şizofrenik manzaraydı. Bu hayvanlardaki tuhaf egonun köküne inmeli, genleri bi karıştırılmalı, nereden gelmişler nereye gidiyorlar mesela.
* Sabah bir kelebeğin tacizine uğradım pata pata gitmedi oramdan buramdan.Eşek arısı olsa bu kadar tırsmazdım. Sonuçta o bir kelebek yapmamalı böyle şeyler gibi geliyor. Yapıyorsa amacı ne gibi geliyor.
* Depremi hisseden canlılar vardır ya. Onlardan biri benim. Geçen nevrim bir döndü bir döndü dünyam ki olmaz olsun. Sonrasında deprem oluverdi.
* Bence iki tip kuş var. Gece kuşu gündüz kuşu.
* Sebebimsin Keziah Jones
* Gün batımı sen ne necroman bir şeysin. Gark etme ölülerimi artık ya.
* Aksi bir keçiyi mıncıklayabilmek için bir saat debelendim. Gün sonunda sahilde yürüyüş yaptık.
* Ağaca sarılıp kulağını gövdesine dayadığında dünyanın sesini duyduğunu anlatan bir insan tanıdım. Ve çok sevindim Nexynwntprxw Gezegeni' nden gelen tek canlı olmadığıma.
Yorumlar
Yorum Gönder